4 Ekim 2012 Perşembe

Ukrayna - Odessa Hayal(et) Şehir -1

02.10.2012 Sabah 7:00 de Odessa Tren İstasyonundayız. Trenlerden iner inmez Kiev'dekine benzer şekilde etrafta yakalarında kiralık ev yada oda yazan kadınlar dikkatimizi çekiyor. Arkadaşım sigarısını yakınca kadın uyarıyor burada yasak diye. Açık havada sigara içmenin neden yasak olduğu hususunu pek anlayamasakta, arkadaş sigarasını söndürüyor ( bu konuya neden değinildiğini ileride anlayacaksınız :) ) 

Burada öncelikle arkadaşımın tanıdığı birinin yanına gideceğiz. Adresi var ama nasıl gideceğimiz hususunda hiç bir bilgimiz yok.  Adresi sorduğumuz kimse adresi bilmiyor. Bir çöpçü bayana adresi soruyorum. İşini gücünü bırakıp Agromiceskaya Caddesinin yerini öğrenmeye çalışıyor. Birkaç kişiye sorduktan sonra bir kadın bildiğini ima ediyor ve bize tarif ediyor. Çöpçü Bayana şükranlarımızı sunuyoruz ve kadının tarif ettiği yere doğru yürüyoruz. Biraz ilerledikten sonra terkar yolda gördüğümüz bir çifte adresi soruyoruz. Bu arkadaşta işini gücünü bırakıp bir arkadaşına telefonda bu caddeyi soruyor ve yaklaşık 15 dakika bizim için araştırma yapıyor. Şaka gibi :)  Sonra bize çizerek tarif ediyor. Fakat uzak olduğu için minibüse binmemizi öneriyor. Kendisine çok teşekkür ediyoruz ve daha erken olduğu için gördüğümüz bir çay bahçesinde oturmaya karar veriyoruz. Boş olan masalardan birine oturuyoruz. Bir genç ortalığı temizliyor. Biz oturunca yanımıza geliyor ve tahminen rusça birşeyler söylüyor. Anlamadığımı anlayınca gidiyor ve bir laptopla beraber yanımıza geliyor. Laptop'da bir çeviri programı var. Karşımızda "yarım saat sonra açılmak" diye birşey yazıyor :) Haaa anladık diyoruz. Ama oturmamızda bir sakınca yokmuş. Adamlar teknolojiyi iyi kullanıyor :) 

Ukrayna mı? Ukranya mı? Boşver Kiev’i Gezelim -3

01/10/2012. Evden saat 9:00 da çıkmak zorundayım. Çünkü Nina gelip evi temizleyecek ve başka birine kiralayacak. Erkenden uyanıyorum ve kahvaltı yapıp evi biraz toparladıktan sonra TV izlemeye başlıyorum. Saat 8:30 da kapı çalıyor ve Nina geliyor. Kendisine teşekkür ediyor ve çıkıyorum. Tekrar tren istasyonuna gidiyorum. Bu arada Cumaali arıyor ve kendisinin de Odessa’ya gideceğini söylüyor. Tren istasyonunda saat 22:00’den önce bulaşmak üzere hemfikir oluyoruz. Ben bu arada internetten Kiev ile ilgili araştırma yapıyorum. Hydropark (Hidropark) isminde bir yer dikkatimi çekiyor. Metro istasyonunun da olduğunu görünce doğru oraya doğru yola çıkıyorum.



2 Ekim 2012 Salı

Ukrayna mı? Ukranya mı? Boşver Kiev’i Gezelim -2



Kiev - Golden Gate

30/09/2011. Sabah 9:00 da uyandım. Markete gidip biraz alışveriş yapmak için dışarı çıkıyorum. Eko Market isimli bu markete giriyorum. Markette biraz karşılaştırma olsun diye etiketleri kontrol ediyorum. Örneğin, domates (4 adet) 1,2 TL. Yaş sebze ve meyve pahalı gibi. Ama diğer ürünler ucuz diyebilirim. Türk malı herhangi bir ürün yok markette. Fakat bilindik bazı markalar var. Lipton, Nescafe, Alpella vb… Neden bizimkiler buralarda satış imkanı bulamıyor anlamadım. Kasaya para öderken dikkatimi çekti. Naylon poşet için de para veriyorsunuz. Bence güzel bir uygulama. Bedava olunca herkes 3 er 5 er alıyor ve sonra doğayı perişan etmiş oluyoruz. Bu uygulama en kısa zamanda Türkiye’de de zorunlu hale getirilmeli. 





Ukrayna mı? Ukranya mı? Boşver Kiev’i Gezelim -1



29/09/2012  sabah 7:30 da evden çıkıyorum ve 8:00 de Ankara Esenboğa Havaalanındayım. Pegasus ile sabah 9:20 de İstanbul’a doğru havalanıyoruz. 45 dakika sonra Sabiha Gökçen Havaalanındayız. Atatürk Havaalanına gidenler bilir inanılmaz bir kargaşa ve koşuşturmaca vardır. Sabiha Gökçende bu manzaradan eser olmadığı gibi çok güzel tasarlanmış ferah ve modern bir havaalanında buluyorsunuz kendinizi. Bir üst cümle ile nazar değdirdiğimden midir nedir, pasaport polisi mobil biniş kartına kaşe basamayacaklarını (bu konuda haklılar :) ) söyleyerek basılı biniş kartı olması gerektiğini söylüyor. Neyse konturların açılmasını bekledikten sonra biniş kartımı alıp problemsiz bir şekilde Türk Havayollarının 14:30 Kiev – Borispol uçağına biniyorum.  Koltuk numaram 22/A . Bunu yazmamın sebebi şu; uçakta A sırasını seçerseniz Ukrayna’ya girerken denizi değil karayı izleme şansınız olur. Türkçe, İngilizce ve Rusça anonsları dinledikten sonra tam dolu şekilde havalanıyoruz. 

17 Ağustos 2012 Cuma

Yüksek Hızlı Eskişehir Ziyareti

Kurşunlu Külliyesi
Eskişehir denince aklıma 2 şey geliyor. Birincisi Yüksek Hızlı Tren, ikincisi Eskişehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen. Tabi çokça övülen bu iki kavramı kendi gözlerimle görmek için bu iş seyehati bulunmaz bir fırsat oluyor benim için. 

Sabah 9 :30 için bilet alıyoruz.  Bilet alırken birçok seçenek sunuluyor. İnternet istenip istenmediği, koltuk yönü vb.seçenekler arasında, aman boşver altı üstü 1,5 saatlik yol değil mi diyerek bileti alıyorum. Ankara Tren Garında tadilat çalışmaları yapıldığı için Yüksek Hızlı Tren'in (YHT) Sincan'dan kalkıyor. Tabi Sincan'a kadar kendi imkanlarınızla gidemiyorsanız. YHT kalkış zamanından 1 saat önce Merkez Garından ücretsiz servis imkanından faydalanıyorsunuz. 

Sincan'a 1 saat öncesinde geliyoruz. Geçici bir istasyon olduğu için derme çatma bir yolcu bekleme salonunda bekliyoruz. Salona girerken bilet kontrolü yapılıyor. Kendimizi uçak öncesi "check in" de gibi hissediyoruz :) Hosteslerin giyimi vb.kendimizi Esenboğa Havalimanında gibi hissettiriyor:) Birde bagajları alsalar tam olacak :) Neyse olayı sulandırmayalım. Tren 9:00 da geliyor. 

15 Ağustos 2012 Çarşamba

Cunda Adası - Nihayet

Ayvalık- Cunda Adası
Saat 15:00 gibi Sarımsaklı'dan Cunda Adasına doğru yola çıkıyoruz. Sarımsaklıda hemen hemen her caddede çok sık geçen Ayvalık Minibüslerine binerek yaklaşık 20 dakikaklık bir yolculuktan sonra Yelken Kafe'nin karşısında iniyoruz. (Yelken Kafe nereden çıktı demeyin, herkes Yelken Kafeyi çok iyi biliyor. Çünkü Cunda araçları buradan kalkıyor.) Eğer daha  ileride inerseniz araçlar dolu olduğu için sizi almaz diyorlar. Neyse yine koptuk konudan. Cunda araçları Fiyat Doblo tarzı 4 kişilik araçlar. Biz aracı boş yakalıyoruz ve atlıyoruz, hakikatende hemen biraz ileride araca iki kişi daha biniyor ve kesintisiz yolculuğumuz başlıyor. Ayvalık Merkezden geçtikten sonra yaklaşık 15 dakikaklık bir yolculuktan sonra Cunda'ya ulaşıyoruz. Tabi Cunda'yı Ayalık karasına bağlayan tahminen 15-20 metre uzunluğunda bir köprü. Yani o arayı taş ile doldursalar Ada falan demeye gerek kalmayacak:)  Neyse Adanın merkezinde iniyoruz. 



İlk izlenim beklediğimizin çok altında bir yer. Yani İstanbul Kadıköy Fenerbahçe sahilleri buraya fark atar. Bir sahil, biraz yat, bir kaç tur  teknesi, sahil boyunca uzanan irili ufaklı restoranlar vb.. Bu mudur? Budur? :)

24 Temmuz 2012 Salı

Ayvalık - Sarımsaklı sakta mı saklasak ?

Altnoluk'tan Ederemit'e Yolculuk
Küçükkuyu'dan gelirken Altınoluk'ta indiğimiz yerden tekrar minibüse binerek Edremit'e doğru yola çıkıyoruz. Buradan direk Ayvalık-Sarımsaklı'ya araç olmadığı için Edremitten Ayvalık araçlarına binmemiz gerektiğini öğreniyoruz. Çok sık aralıklarla buradan Edremit'e minibüsler kalkıyor. Hemen atlıyoruz birine ve yaklaşık 45 dakika sürecek olan Altınoluk-Edremit yolculuğuna başlıyoruz.

Edremit Otobüs Terminali
Edremitten Ayvalık'a Yolculuk
Edremit merkeze ulaşıyoruz. Edremit merkez pek hoşumuza gitmiyor. Hemen buradan Ayvalık minibüslerine biniyoruz. Yaklaşık 1 saat süren bir yolculuktan sonra Ayvalık Otobüs Terminaline ulaşıyoruz. Vakit kaybetmeden buradan Sarımsaklı'ya kalkan minübüse biniyoruz. Minibüs hareket ediyor ve daha terminalden çıkmadan arızalanıyor :) Araçtan iniyoruz ve başka bir araca biniyoruz. Yaklaşık yarım saatlik bir yolculuktan sonra nihayet Küçük Köy Belediyesine bağlı Sarımsaklı'dayız. Daha ilk anlardan itibaren bizi büyülüyor bu güzel belde. Öncelikle eşyaları bırakacağımız ve konaklayacağımız bir yer arıyoruz. İlk gittiğimiz apart doluyuz deyince içimizi garip bir korku sarıyor ( roman gibi oldu) neyseki bir sonraki apartta yer buluyoruz. Eşyaları atar atmaz yaklaşık 30 metre mesafedeki denize doğru harekete geçiyoruz.

22 Temmuz 2012 Pazar

Balıkesir Altınoluk - Tuttuğun Altın Olsun...

Altınoluk Belediyesi
Akşam 20:30 sularında Küçükkuyu'dan çıkıyoruz. Arkadaşım bizi Altınoluk'a bırakacak. Küçükkuyu ile Altınoluk arası araba ile 10 dakika sürüyor. Bu kadar kısa bir yolculuk olacağını düşünmemiştik:) Tansaş'ın karşısında meşhur trafik ışıklarının orada iniyoruz. Artık rehberimiz yok. Yani macera yeni başlıyor. Çevre yolu üzerinde köyden indim şehire mantığında sırt çantalı iki arkadaş kalacak yer aramak için merkeze doğru yürüyoruz. Çevre yolu bir tatil yöresini daha katletmiş. Bu şirin beldeyi de ikiye ayırmış. Yolun kuzeyi ile güneyi arasında gelişmişlik yönünden bariz bir fark var. Biz Güneye doğru harekete geçiyoruz. İçlere doğru ilerledikçe Altınoluk'un adına yakışır bir güzellik bizi karşılıyor. Sırtımızdaki çantalardan kurtulup, bu güzel mekanı gezmek için acele ediyoruz. Bir iki yere baktıktan sonra güzel bir apart buluyoruz. Merak edenler için hemen söyleyeyim, fiyat 80 TL. Ramazan öncesi olduğu için fiyatlar biraz düşük. Eşyaları yerleştirdikten sonra kendimizi sokağa atıyoruz.

Çanakkale Küçükkuyu- Dileklerimiz İçin Para Attığımız Kuyu.

Küçükkuyu - Derya Camping
Ukrayna'ya vizesiz geçişin Ağustos ayından itibaren geçerli olacağını öğrendiğimizde "yapılır mı bu insan evladına" serzenişleriyle tatiş planımızı değiştiriyoruz ve yıllık iznimin başlamasına 2 gün kala bir arkadaşımızın daveti ile birlikte can dostumla kararımızı veriyoruz ve Ege seyahatine karar veriyoruz. İlk hedef Balıkesir-Altınoluk ile sınır olan Çanakkale'nin Küçükkuyu beldesi oluyor. 

Daha önce ismini hiç duymadığım bu beldeye "herhalde önce Balıkesire giderimi oradan da başka bir araçla Küçükkuyu'ya ulaşırım" derken Metro Turizm'in direk olarak Küçükkuyu'ya otobüs seferleri olduğunu görünce şok oluyorum. Yakında herhalde köylere falan da sefer düzenlemeye başlarlar diyorum. Şaka bi yana bu durum oldukça sevindiriyor beni. 

Cuma gece 22:00 otobüsünde en arkada 43 numarada yer buluyorum ve hemen alıyorum bileti. Cuma günü işten çıkar çıkmaz ufak birkaç alış veriş yapıyorum. Eve geliyorum, biraz birşeyler atıştırdktan sonra Annemin "Oğlum bak sakın denize falan girme, yüzme bilmiyorsun Allah korusun başına birşey gelir" sözlerine karşılık "Anacığım merak etme sen" diyerek evden çıkıyorum.

3 Temmuz 2012 Salı

Göksel ne diyor?

Gökselin "acıyor" isimli parçasını dinliyorum. Ne de güzel yazmış ve yorumlamış parçayı. Ne diyor Göksel, "Acıyor acıyor acıyor her yolu denedim bitmiyor, kalbimin ortasına bıraktın aşkını batıyor". Göksele sormak lazım, bunu sevdiğinin yüzüne söyleyebilir misin ? Yoksa gururunun altında ezilmeyi ve acıdan kıvrım kıvrım kıvranmayı mı tercih edersin diye? Ne gariptir insan çoğunlukla ikinciyi tercih eder. Ölecek gibi olur da gururundan taviz vermez, nefsi buna müsade etmez. Kalbine saplanmış bir bıçağın acısına dayanır da yine de sevdiğine söyleyemez bunları. İnsan bu yüzdendir ki yaratana bile boyun bükmeyi kabullenemez.

"Ölürsem yalnızlıktan ve senin kötü kalbinden, fikrimin dikenlerinden batıyorsun hala derinden" diyorsun Göksel ama her yara kapanır merak etme. Sen kapanmaz zannedersin, sonra anlarsın ki yara bile yokmuş.. Gülersin geçersin. Dünyevi hiç bir bağlılığın sadakatinin olmadığını anlarsın. Aşk gerçekten sana herşeyi bahşedene olmadıkça gerçek aşk değildir. Kim sana karşılıksız birşey sundu ki şimdiye kadar...


22 Mayıs 2012 Salı

Ne yani


Ne yani oturup ağlayayım mı,
Çağlayayım mı yani?
Her acılı beste de dalayım mı,
İçim içimi mi yesin yani?

Neden ve nasıllara mı boğulayım,
Çözülmez denklemleri mi çözeyim yani,
Ufka doğru  mu bakayım,
Gelmez trenleri mi bekleyeyim yani,

Gözlerim dolsun da,
Erkeğim diye ağlamayayım mı yani,
Anlamını yitirmiş Dünyaya bakıp ta,
Hayat ne güzelsin mi diyeyim,

Sokaktaki meczubu görmemeyim mi,?
Ya oradaki ben olsaydım diye düşünmeyeyim mi,
Sonsuz yaşayacakmış gibi gururla yürüyüp,
Saça beyaz düşünce korkmayayım mı yani.

3 Mart 2012 Cumartesi

Kadıköy Merkez mi? Rıhtım mı?


Kadıköy-Merkez-Boğa
Bir ülkeden başka bir ülkeye geçiyorum sanki. Ülkelerden biri İstanbul-Kadıköy-Merkez, diğeri  ise İstanbul-Kadıköy- Rıhtım.


Kadıköy merkezi ilk gördüğüm andan itibaren, küçük ve dar sokakları, tek yöne akan trafiği, eski ve tarihi yapıları, kafeleri, tarihi özelliği olmamakla beraber Boğa heykeli ve meydanı, bahariye caddesindeki kalabalığı, sokak sanatçıları, çiçekçileri ile bana çok sıcak gelen bir yer olmuştur.

4 Şubat 2012 Cumartesi

Türkiye'nin Kıyı ve Deniz Alanları IX. Ulusal Kongresi 14-17 Kasım 2012 tarihleri arasında Antakya'da Yapılacak


Kıyı Alanları Yönetimi Türkiye Milli Komitesi Tarafından düzenlenecek olan IX. Kongre Antakyada yapılacak. Kıyı konularının derinlemesine tartışılacağı, dalında tek olma özelliğine sahip bu kongre için, düzenleme kurulu Başkanı Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Lale Balas bir davet yazısı kaleme aldı.  
 
Değerli Katılımcılar;
Kıyı Alanları Yönetimi (KAY) Türkiye Milli Komitesi, 1993 yılında ülkemizin en değerli doğal kaynaklarından olan kıyı alanlarının, dengeli, uzun erimli ve etkin bir biçimde, kaynağı yok etmeyen düzeyde kullanılmasına, bu alanlarımızın doğal özelliklerinin korunmasına katkıda bulunmak üzere, ilgili çalışmaları özendirmek ve desteklemek; üniversiteler, kamu ve özel sektör kuruluşları ve gönüllü kuruluşlar arasında iletişim ve işbirliğini güçlendirmek için kurulmuştur. Kıyı alanlarının uzunluğu, çeşitliliği, doğal kaynakları ve kültürel değerleri ile dünyanın en şanslı ülkelerinden birisi olan Türkiye'de Bütünleşik Kıyı Alanları Yönetimi; ülkemizin ekonomik ve kültürel gelişimi, insanlarımızın bugünkü ve gelecekteki mutluluğu için önde gelen kavramlardan biridir.

KAY Türkiye Milli Komitesi'nce gerçekleştirilen en önemli etkinliklerden birisi, Türkiye Kıyıları Ulusal Kongreleri dizinidir. 1997 ve 1998 yıllarında Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde, 2001 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi'nde, 2002 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi'nde, 2004 yılında Çukurova Üniversitesi'nde, 2006 yılında Muğla Üniversitesi'nde, 2008 yılında Gazi Üniversitesi ve Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı işbirliğiyle Ankara'da ve 2010 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi ve Bayındırlık ve İskan Bakanlığı işbirliğiyle Trabzon'da düzenlenen sekiz kongre başarılarla sonuçlanmıştır. Bu kongrelerin toplamı 9000 sayfayı aşan bildiriler kitapları, pek çok üniversitemizin kitaplıklarında bulunan, kıyı ve deniz araştırmacıları, uygulamacıları ve politikacılarının sık sık başvurduğu ve kaynak gösterdiği yayınlar arasına girmiştir. Türkiye Kıyıları kongreleri dizisi, uluslararası MEDCOAST konferanslarıyla birlikte, Türkiye'deki kıyı ve deniz araştırmalarını teşvik etmektedir. Kongre dizisi ayrıca, kıyı ve deniz alanlarıyla ilgili değişik doğrultularda araştırmalar yürüten kişileri biraraya getirerek, disiplinler arası bütüncül araştırmalar için gereken grupların oluşturulmasına katkı sağlamıştır.

GENESIS (GENERALIZED MODEL FOR SIMULATING SHORLINE CHANGE)

Kıyılar üzerinde oluşan değişikliklerin özellikle de zaman içerisinde gerçekleşen taşınım olaylarının, alansal ölçümlerle belirlenmesi veya fiziksel modellerle incelenmesi hem zor hem de pahalı çalışmalar gerektirmektedir. Her geçen gün gelişen ve kapasitesi artan bilgisayarlar ile kıyılardaki sediment hareketlerinin sayısal benzeşim modelleri kullanılarak modellenmesi ve bu sayede kıyı alanında uzun dönemler içerisinde meydana gelen değişimlerin (oyulma, yığılma) başarılı bir şekilde benzeştirilmesi sağlanabilmektedir. Normal dalga koşullarında, kıyı boyu sediment taşınımı, sedimentin kıyıya paralel kıyı boyu akıntılarıyla taşınması hareketidir. Sediment benzer şekilde kıyıya dik yönde de  taşınır ve kıyı tabanının denge profilini belirler. Büyük dalgalar ve fırtına kabarmaları ile artan su düzeyi kıyı boyu ve kıyıya dik yöndeki sediment taşınımını hızlandırır. Doğada her iki taşınım aynı anda olabildiği halde, genelde basitleştirici yaklaşımlar ile mühendislik uygulamalarında, kıyı boyu ve kıyıya dik yöndeki sediment taşınımı ayrı ayrı modellenmektedir. Kıyı boyu sediment taşınımı modelleri yaklaşık olarak son 50 yıldır kullanılmaya başlanmıştır. Kıyıya dik yöndeki taşınım ise son 20 yıldır modellenmektedir. Kıyı boyu sediment taşınım modelleri, kıyıya dik yöndeki taşınım modellerinden daha fazla gelişmiş ve doğrulanmıştır  (Thorne ve diğerleri, 2002).  En yaygın olarak kullanılan kıyı boyu sediment taşınımı modellerinden birisi US Army Corps of Engineers  tarafından geliştirilen GENESIS (Generalized Model for Simulating Shoreline Change)  dir (Hanson ve  Kraus, 1991). Diğer kıyı boyu sediment taşınımı modellerinden bazıları Dean ve Dalrymple (2001) tarafından sunulmuştur.

GENESIS ( Kıyı Çizgisi Değişikliği Benzeşimi için Genelleştirilmiş Sayısal Model ), kıyı çizgisi boyunca dalga etkenli sediment taşınımının  (kıyı boyu sedimenet - kıyı boyu kum taşınımı) ve bunun sonucu olarak kıyı çizgisindeki uzun süreli değişimin benzeşimi için geliştirilmiş bir programdır.

GENESIS;  kıyı çizgisinin, kıyıya paralel yada dik kıyı yapıları, kıyı dolgusu ve kıyı beslemesi etkisiyle değişimini benzeştirmektedir. Modellenmek istenen kıyı çizgisi üzerinde mahmuz, dalga kıran ve kıyı duvarı istenilen şekilde yerleştirilebilmektedir.

Genesis’in Kapasitesi  ve Sınırları

GENESIS modeli çeşitli kıyı yapılarının etkileşimindeki bir kıyının değişen dalga parametreleri etkisiyle değişimini benzeştirmek amacıyla geliştirilmiştir.     GENESIS’in bir çok uygulamasında, açık deniz dalgakıranı, mahmuz, kıyı şeridinin belli bir kısmındaki kumların yenilenmesi ve doğal düzensizliklere karşı kıyı çizgisi değişiminin belirlenmesi istenmektedir. GENESIS ve benzer modeller uzun dönemde en iyi kıyı çizgisi tepkisini belirlemeyi hedeflerler.

28 Ocak 2012 Cumartesi

KEŞKE DEMEYECEKTİN YA! HANİ GÖNLÜM

Yok yok ne keşke senden ne sen keşkeden ayrılamazsın; hele tek başına yürüdüğünde, birde kar yağarsa lapa lapa, bak gör kopacak fırtınaları, ama yavaş yavaş öyle aniden değil! filmi sar baştan anlatayım, unutacaksın nasıl olsa, kafan bozuktur, mutlu değilsindir, bulunduğun zamandan kopmak istersin, atarsın kendini dışarıya önce kafanı yerden kaldırmazsın korkarsın, adımlarını kendince sağlam atmak buz zeminde yere çakılmamak için, sonra başını kaldırdığında ne güzellikler kaçırdığını düşünür, hayıflanırsın hazin hazin!.. etrafına bakar, derin bir nefes alıp, dallara sarılan kar parçacılarını, kırıntılarla yetinmek zorunda kalan serçeleri benzetirsin kendine, sonra mı? keşke diye çıkar çiğerlerinden buram buram hasret kokan nefesin, üşüdüğünü anlarsın, irkilme başlar, hüzünlenirsin ve bir rüzgar çıkar ne agaç dalına sığınan kar parçacığı ne de acıdığın o serçe kalır, anlamsız hissedersin kendini, nedenler niçinler sarar gözlerini, göremezsin senin için hayırlı olanı, güzel olsa da kar taneleri yere düştüğünde eriyip  buz olacak, sen yine başını yerden kaldırmayacaksın, sonunda mı? aynı filmi sar baştan keşke diyeceksin.(S.Ü)

NASİHAT

Kör kütük aşıklar var çevremde. Hallerini gördükçe bazen gülesim geliyor, bazen de üzülüyorum. Geçmişteki ben oluyorum. Acıyorum o  hallerime, hatta alaycı bir ifadeyle gülüyorum kendime, o zamanlarıma…

Şimdi anlatsam, uğruna kahroldukları şeylerin aslında içi boş hayaller olduğunu ve kendinize gelin “ulaşılmazların ulaşıldıklarında ne kadar sığ olduklarını göreceksiniz” desem…Eminim bunların hiç birini anlamak bile istemezler… Çünkü bunu anlamak için acıyla aynı masaya oturmak, uzun bir süre onunla yoldaş olmak gerek…

Seven için sevdiğinin her hareketi güzel ve özeldir. Karşılaştığında herhangi bir yerde, merhaba demesine bile anlam yüklenir, yok yok kesin benden hoşlanıyor dedikoduları yapılır yakın arkadaşların yanında ve onların cesaretlendirmesiyle ilk hamleler yapılır.. Ne olduğundan haberi olmayan “o” ise kendi hayalleri ve ona merhaba diyen başka biriyle tanışma hayalleri içindedir.

Kendine gel aşık, seni düşünmeyen birini düşünerek vakit geçirme.. Mecnun Leyla’yı karşılıksız sevmedi… Sen yeni bir destan yazmaya kalkma... Destan tek kişiyle yazılmaz…