22 Temmuz 2012 Pazar

Çanakkale Küçükkuyu- Dileklerimiz İçin Para Attığımız Kuyu.

Küçükkuyu - Derya Camping
Ukrayna'ya vizesiz geçişin Ağustos ayından itibaren geçerli olacağını öğrendiğimizde "yapılır mı bu insan evladına" serzenişleriyle tatiş planımızı değiştiriyoruz ve yıllık iznimin başlamasına 2 gün kala bir arkadaşımızın daveti ile birlikte can dostumla kararımızı veriyoruz ve Ege seyahatine karar veriyoruz. İlk hedef Balıkesir-Altınoluk ile sınır olan Çanakkale'nin Küçükkuyu beldesi oluyor. 

Daha önce ismini hiç duymadığım bu beldeye "herhalde önce Balıkesire giderimi oradan da başka bir araçla Küçükkuyu'ya ulaşırım" derken Metro Turizm'in direk olarak Küçükkuyu'ya otobüs seferleri olduğunu görünce şok oluyorum. Yakında herhalde köylere falan da sefer düzenlemeye başlarlar diyorum. Şaka bi yana bu durum oldukça sevindiriyor beni. 

Cuma gece 22:00 otobüsünde en arkada 43 numarada yer buluyorum ve hemen alıyorum bileti. Cuma günü işten çıkar çıkmaz ufak birkaç alış veriş yapıyorum. Eve geliyorum, biraz birşeyler atıştırdktan sonra Annemin "Oğlum bak sakın denize falan girme, yüzme bilmiyorsun Allah korusun başına birşey gelir" sözlerine karşılık "Anacığım merak etme sen" diyerek evden çıkıyorum.

Nihayet Aşti'deyim. Otobüsü buluyorum ve en arkaya oturuyorum. Sonra bir yolcununda uyarmasıyla koltuğumun numarasının 52 olduğunu görüyorum. Nasıl olur ben internetten en arka sıra 43 numarayı aldım diyorum. Muavin "Abi otobüs değişti, daha büyük bir otobüs olduğu için sizin numara ortalara kaydı" diyor :) Neyse diyorum olur böyle şeyler. Neyse otobüs biraz ilerledikten sonra bir benzin istasyonunda yakıt almak için duruyor. İlk kez böyle bir şeyle karşılaştım. Cam kenarında olduğum için benzin pompasını görebiliyorum. Pompa araca takılı ve yakıt ikmali yapılırken nedendir bilinmez şoför aracı geri almaya başlıyor ve pompa yere dşüyor. Tabi pompayı kapatan kadar her yer mazot oluyor. Tabi bu manzanın sonunda sigara ile olaya müdahale etmek isteyen bir görevli olsaydı hiç şaşırmayacaktım. Ama Allahtan böyle birşey olmadı:) Mübarek yakıt deposu nasıl bir büyüklükteyse, 1560 TL lik yakıt aldı:) Yaklaşık 15 dakika bekledikten sonra nihayet harekete geçiyoruz.

3 saat sonra Eskişehirdeyiz. Buradan o kadar çok geçmiş olmama rağmen gezme fırastım hiç olmadı. Elbet bir gün kısmet olursa gezeriz seni Eskişehir diyerek yolculuğa kaldığımız yerden devam ediyoruz. Saat 5:00 da Susurluktayız. Mola veriyoruz. Buraya gelmişken bir susurluk ayranı içmemek olur mu diyerek, susurluk ayranının tadına bakıyorum.

Sabah 8:30 Küçükkuyu derya camping'deyiz. Beni tam gideceğim bu yere bırakıyor kaptan. Beni alması için arkadaşımı arıyorum fakat telefonu kapalı. Israrla arıyorum yaklaşık 15 dakika. Sonunda telefon çalıyor. Arkadaşa geldiğimi söylüyorum. Avea'nın birçok yerde olduğu gibi burada da sıkıntılı olduğunu söylüyor arkadaş.

Eve geçiyoruz ve güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra 11:00 sularında hadi denize diyoruz. Kıyı Mühendisliği eğitimi almış biri olarak Hocamın da sıklıkla gülerek anlattığı "Mehmet 10 yıldır deniz ile ilgili çalışmalar yapıyor ama yüzme bilmiyor" sözlerine karşılık bu tatilde yüzmeyi kesin öğreneceğim diyerek bu yüksek motivasyonla sahile doğru yürüyoruz. Sahilin hemen kenarından çevre yolu geçtiği içinbu yolu dikkatli geçmemiz gerekiyor. Bunun için iki yol var. Birincisi önce sağa sonra sola sonra tekrar sola bakarak :) ikincisi ise menfezleri kullanarak ( menfez içleri tavan kotu düşük olduğu için geçerken dikkatli olamanızı tavsiye ederim) geçmek. Ben menfezi tercih ediyorum.

Küçükkuyu Sahilleri
Artık sahildeyiz. Küçükkuyu sahili deniz içine doğru yaklaşık 2 metre boyunca taşlı, daha sonra enfes bir kum ile kaplı. O kadar güzel bir kum zemin var ki ayaklarımıza masaj yapıyor adeta. Su derinliği tahminen yaklaşık 100 metre boyunca insan boyuna ulaşmıyor. Çok tatlı bir eğim var. Su oldukça tuzlu. Yüzme denemelerim esnasında yaklaşık 1 litre kadar su bu sudan yutunca suyun tadı ile ilgili derin analizler yapabiliyor insan. Neyse ki çat pat biraz su üzerinde durmayı beceriyorum. Arkadaşlarımda bu konuda bana yardımcı oluyor.

Biz kendimizi kaybetmiş deniz ile uğraşırken tabi Güneşle vücudumuz uzun süre haşır neşir kalmış. Can dostumun uyarmasıyla Deniz'den eve geçiyoruz. Benim omuzlarım kıpkırmızı hemen krem tedavisi. Allahtan çok geç kalmamışız. Herhangi bir problem yok. İnanılmaz acıkıyorum, havasından mı suyundan mı yoksa her zamanki gibi çabuk acıkmamdan mıdır nedir bilemiyorum:) 

Güzel yemeklerden sonra saat 15:00 ve 19:00 gibi tekrar yüzmeye gidiyoruz. Eeee tabi her geçen saat yüzmeyi geliştiriyorum. Daha sonra küçk bir çevre turu yapıyoruz. Güzel mimarili villalar dikkatimizi çekiyor. Tam bir aile ortamı. Yeşillik, Deniz ve huzur. Genelde 34 plakalı arabaları görüyoruz. İstanbulluların buraya ilgisi fazla anlaşılan.

Saat 1:00 gibi yatıyoruz. Hava sıcak olduğu için üzerinize tül bile örtemiyorsunuz. Tabi yorgunluktan baygın şekilde uyuyoruz. Sabah kalktığımızda kahvaltımız hazır. Böyle tatile can kurban:) 

Kahvaltıdan sonra tekrar deniz ve akşama ulaşıyoruz. Günlerden Pazar ve biz Altınoluk'a doğru yola çıkıyoruz..



Hiç yorum yok: