6 Ekim 2013 Pazar

Bayburt Yolculugu ve Uçaktaki Kız

Şimdi size hayatımdaki yasanmışlıklarla ve neredeyse zaman zaman benim bile inandığım o meşhur hayallerimden oluşan karma bir hikaye anlatacağım. Kıssadan hisse çıkarmaya çalısmayın, ama illaki hisse çıkaracaksanız yazıyı birkaç kez okuyun. Yani anladım ben deyip beni yanlış anlamayın:) 
 
Atalarımın 93 harbinde Gürcistan'dan zorunlu göçe tabi tutulması nedeniyle göç güzergahlarının üzerinde yer alan ve bir kısmının yerleştiği, hiç tanışma firsatımın olmadığı akrabalarımın yaşadığı Bayburt'a gitmek için Ankara Esenboğa Havaalanına doğru yola çıkıyorum. 

Sivasın Acıyurt köyünde doğan ve Bayburt'ta bırakılan akrabalar için yakılan ağıtlar ile büyüyen ben için bu seyehatin ayrı bir önemi olacak elbet. Çünkü Atalarımın izini sürme fikri, küçüklüğümden beri hiç bir zaman iktidarını kaybetmeyen hayallerimin lideri olmuştur. 


Bayburt'a doğrudan uçak seferi olmadığı için önce uçakla Erzurum'a, oradan da araçla Bayburta gideceğim. Uçakta yerimi alıyorum. Yanımdaki çocuk ön sıralardan birine el sallıyor. Belli ki arkadaşı. Çok geçmeden bana dönüyor ve afedersiniz siz arkadaşımla yer değiştirebilirmisiniz mümkünse diyor. Tabiki diyorum ve ön tarafa geçiyorum. 

Yanımda kitap okuyan 25 yaşlarında başı örtülü bir kız var. Çok ciddi bir duruşu var. Kitap ile gözleri arasında elimi sallasam bile dikkati dağılmayacak kadar dalmış bir şekilde okuyor kitabı. 

Beni tanıyanlar bilir uçaktan hazzetmediğimi. Bu yüzden uçak havalanana kadar bitkisel hayatta yaşıyor, kalkış bittikten sonra aldığım şok ile tekrar kendime geliyorum.  Yine de ısrarla uçak seyehati yapmaya devam ediyorum:)

Kalkış gerçekleştikten sonra insan tanıma modülüm devreye giriyor. Hayatım boyunca insanları tanımak ve elde ettiğim tecrübelerle bir sosyolog gibi genellemeler yapmak ve kuramlar oluşturmak çok hoşuma gitmiştir. Bu sosyolojik analizler kimi zaman kadın- erkek ilişkileri, kimi zaman patron- personel ilişkileri, kimi zaman arkadaşlık ve dostluklar üzerine olmuştur. Bu yolculuktaki deneme kadın- erkek ilişkileri üzerine olmalıydı.

Hiç tanımadığınız ve son derece ciddi bir duruş sergileyen bir kızla diyalog kurmak, onu tanımaya çalışmak! İşte bu düşünce aklınıza gelir gelmez beyninizdeki "merak" bölgesiyle, "korku-temkinli hareket" bolgesi silahlarını çeker ve acımasızca savaşmaya başlar. Bu ülkede genellikle korku kazanır. Bilinmez ki korku kazandırdığından çok daha fazlasını kaybettirir aslında. Bu yüzdendir ki benim tam teçhizatlı merak askerim bu savaşı çoğu zaman kazanmıştır. Bugünde yüzümü kara çıkartmadı merak....

Kızın okuduğu kitap Zülfü Livaneline ait bir kitap. Benim gibi birçok insan da bir başörtülünün Zülfü Livaneli okumasını farklı bulacaktır. Ama farkı farketmek iletişim için bir kapı olabilirdi. 

Uçakta yemek servisi yapılmaya başlayınca kız kitabı kapatarak koltuğun arkasındaki cebe koydu. Eş zamanlı olarak merak tarafından küçük bir dürtme geldi.  Özürdilerim kitaba bakabilir miyim dedim. Tabiki yanıtı ile sonunun nereye gideceğini bilmediğim bir muhabbetin kapısı açılmış oldu. Kitabı biraz karıştırdıktan sonra " kitabın küçük bir özeti olsaydı iyi olacaktı" dedim. Güldü:) Zülfü Livaneli siyasi tavrıyla da ön planda olan bir isim biraz farklı geldi bu kitabı okumanız dedim.  Kitabın polisiye bir roman olduğundan bahsetti ve kitap ile ilgili kısa bilgiler verdi. O ciddi hava gitmiş gayet dostane bir sohbet ortamı oluşmuştu. Sohbet, yolculuk boyunca, hatta havaalanının çıkış kapısına kadar devam etti. Kapıdan çıkarken Baba diye seslendi. Babası hoşgeldin kızım diyerek sarıldı. Kız bana dönerek hoşçakalın dedi. Ben de benzer sözler ederek beni bekleyenlerin yanına doğru hareket ettim.

Şimdi bu hadise üzerinden sizlerin akıllarına gelme ihtimali olan birkaç düşünceyi ve merak ettiğiniz birkaç hususu tahmin etmeye çalışayım; 

1- Benim için; Yılışık, kazanova, geveze, seni gidi seni, yazar kasa vb...
2- Kız için; Hafif, ezik, saf, aile terbiyesi yok, bir de babasının yanında öylemi, elin adamına güvenilir de konuşulur mu vb...
3- Merak edilenler; eee yani sonra, sadece sohbetle mi kaldı vb...

Önce merak edilenlerle başlayalım, evet sadece sohbetle kaldı. ne onun bende ne de benim onda herhangi bir iletişim bilgim yok. Olabilirdi ama yok. 

1 ve 2 numaralı düşünceleriniz için sizleri kınıyorum! Şaka şaka :)) Bu düşüncelerinize hayatımın önemli bir bölümünde yer vermedim. Önemli bir bölümü diyorum çünkü bu ön yargıları herkes gibi ben de bir süre taşıdım. Ama sırtımda kambur gibi duran bu önyargı yükünden kurtulmayı başardığımı düşünüyorum uzun zaman önce. Ve bu yüzdendir ki insanların da ön yargılarından kurtulup kurtulmadığını anlamak için iletişim kurmaya çalışıyorum. Kimi zaman tutucu, kimi zaman liberal, kimi zaman çekingen, kimi zaman hippi, kimi zaman beyefendi, kimi zaman içine kapanık, kimi zaman özgüvenli, kimi zaman saf, kimi zaman kibirli, kimi zaman ısrarcı, kimi zaman sallamaz, kimi zaman anlamaz, kimi zaman zengin görünümlü, kimi zaman fakir görünümlü, kimi zaman fedakar bir sevgili, kimi zaman maço, kimi zaman çok düşkün, kimi zaman aramaz sormaz vb... oluyorum.

Çoğunuz belki de (bu konuda önyargılı değilim sadece bir tahmin) beni, özü sözü bir olmayan, insanları rol yaparak kandıran ve bir test objesi olarak gören, karmaşık bir ruh yapısına sahip biri olarak düşüneceksiniz. Bu düşüncenize evet demeyi de isterdim ama inandığım tek cevap var HAYIR. Belki bir test metodu olarak kabul edilebilir bir yönetem benimki ama tamamiyle zararsız ve  zorlama olmayan bir yöntem.


Neden yapıyorum bunu? 

Bunu yaparken insanları tanıma ve araştırma duygumu tatmim etmiyorum sadece, muhataplarımı yıllarca maruz kaldıkları bazı toplumsal kuralların esaretinden de kurtarmak istiyorum. Tanıdıklarımızdan yada tanımadıklarımızdan gelen iletilere ön yargılı olmamayı, insanları bir bütün olarak değerlendirmeyi, iletişim kurmadan yargılamamayi, insan seçerken ciddi bir duruşu olsun, entellektüel olsun, maddi yanı güçlü olsun, bana denk olsun, şöyle olsun böyle olsun diye ön eleme süzgecinden geçirmeden önce iletişim kurmayı öğretmeye çalışıyorum insanlara. Uçaktaki bir sohbetin amacının sadece sohbet olabileceğini, illaki sonuç beklememeyi görmelerini, dostça muhabetin hızlı başlayan ama sonra eksileri gören kadın- erkek (sevgili olmak) ilişkilerinden daha çok haz verebileceğini göstermek istiyorum. 

Toplumun koyduğu her kural mutlak doğru olarak kabul edilmemeli. Elbetteki toplumsal tecrübe sonucu gelişen ve faydalı olduğunu düşündüğüm kurallar da çoktur. Ama hepsi doğrudur diyerek kendimizi anlamsız kurallar zindanında çürütmeyelim demek istiyorum.  

Uçaktaki sohbet bana yeni bir insan tanımaya, ona ise iletişime geçilmeyi beklemek yerine iletişime geçme cesaretini kazandırmaya vesile oldu. Umarım olmuştur:) 

Bu kadar detaylı olmasa da buna benzer düşüncelerimi paylaştığım bazı dostlarım latife yaparak sen zor evlenirsin diyorlar:) Ben de onlara buradan diyorum ki sonuç odaklı ve hırsla amaca ulaşmaya çalışma dürtüsünü öldürüp gömeli, bazıları için vazgeçilmez olan şeylerden vazgeçeli, kafama yatmayan hiçbirşeyin kölesi olmayalı çok oldu. 

Arka planda başka gayeler gütmeden dost olabilmek dileğiyle.


















1 yorum:

Mehmet Orman dedi ki...

Memocan, sen simdi kizin numarasini almadim mi diyosun yani?

Allahtan Facebook var. Ismini soyismini de sormadim deme sakin. :)