23 Aralık 2011 Cuma

Kudret

Kudret karşısındasın çeki düzen ver kendine,
Nedir bu fani halinle acınacak başkaldırıların,
Ayrılanları gördükçe bu küreden,
Hala usanmazmısın Ben demekten,

Vurulsa hak ayaklarına pranga,
Atılsan vallahi hak zifiri karanlık zindanlara,
Hala bilirsin bunu da,
Baş eğmezsin kudrete pervasızca.

Ne oldu beşerken baki gösterdin kendini,
Ne oldu cahilken alim gördün kendini,
Elbet göreceksin alim-i mutlak, baki-i mutlağı,
O zaman boyun eğersin boğazında pişmanlığın hıçkırığı.

25 Temmuz 2011 Pazartesi

Diyar-ı Bekir (Diyarbakır) acabalarla başlayan yolculuk

Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Güneydoğu'ya olan merakımızı gidermek amacıyla  18 Temmuz 2011'de can dostumla beraber saat 18:30'da Diyarbakır Star Turizm ile Ankara AŞTİ'den yola çıkıyoruz. Yolculuk başladığında, yolculuğun ana konusunun  Yaşar ismindeki servis görevlisi olacağı hiç aklımıza gelmemişti. Yaşar çok rahat ve çok saf bir izlenim veriyor bize. Yolculuk başladığında bizlere dondurma ikram ediyor. Yolcu sayısı az olduğu için kalan dondurmaları da yaşar götürüyor tabi:) Bir ara koridora uzanarak uyuyan birini görüyoruz. Bilin bakalım kim bu? Tabiki yaşar:) Yaşardan su istiyorsunuz, yaşar su getirmeyi unutuyor:) İşte böyle eğneceli bir başlangıç yapıyoruz Güneydoğu turuna. Tabi Batı arabalarındaki konforu bulmak zor. Yolculuk esnasında patlayan teker ve tekerin değiştirilmesi için geçen  saatlık süre bile neşemizi bozamıyor.  

Diyarbakır Star Turizm

Neyseki tekrar yolculuğumuza kaldığımız yerden devam ediyoruz ve nihayet 15 saatlik bir yoluluktan sonra sabah 10:00 sularında Diyarakıra iniyoruz.

Diyarbakırda hava biraz kapalı. Yoldan geçen birine Diyarbakır'da nereleri gezebileceğimizisoruyoruz. Bize balıkçıbaşı minibüslerine binmemizi ve kervansarayda inmemizi ve oradan cadde boyunca yürüyerek birçok tarihi yeri görebileceğimizi o kadar güzel ve içten anlatıyor ki bize, çok mutlu oluyor, teşekkür ederek oradan ayrılıyoruz. 

Yaklaşık 15 dakika sonra kervansaray otelinin önündeyiz, içeriye öylesine bir göz attıktan sonra, cadde boyunca ilerlemeye başlıyoruz.


Dİyarbakır Kervansaray Oteli
 Bir minare görüyoruz, bildiğimiz cami minarelerin oldukça farklı olan bu minarenin şeyh matar camiinin dört ayaklı minaresi olduğunu anlıyoruz. Bu güzel sanat eserini yakından inceliyoruz ve yolumuza devam ediyoruz.


Dört ayaklı minare
Bu yazının ve Güneydoğu turunun kalanını vakit bulduğumda yazacağım....

16 Nisan 2011 Cumartesi

Papatyam gibisin...

Benim için Nisan ayı Bahar demek, tazelik, yeniden doğuş, temizlik, paklık demek. Nisan ayı demek bahçeli evimizin bahçesindeki mis kokulu Papatyalar demek. Ne kadar güzeldir Papatyalar bu mevsimde.Bembeyaz yaprakları, canlı mı canlı sapsarı bir dünya etrafındaki koruyucu melekler gibidir. Koparmaya kıyamazsın. Nisan ayı yenilik ayıdır.  Koskoca bir yıl pas tutan zihnimizin açıldığı, gönlümüzün dolduğu, taştığı  bereketli bir zamandır bu zaman.

Bu kadar yeniliğin, güzelliğin arasında alışılagelmiş bir Nisan mı geçireceğiz diye düşündüğüm 1989 yılında hayatım ve hayatımız o kadar değişti ki... Bir anda üzerimizdeki ölü toprağı toz oldu uçtu gitti, kalplerimizin, gönlümüzün kiri, pası silindi. Ne oldu peki?

Dokuz yaşındaydım. Annem hastaydı ve doktora gitmişti. Doktordan geldiklerinde, komşumuzun hadi bakalım size bir kardeş geldi demesiyle şok olmuştum. Demek ki daha önce büyüklerin bana söyeledikleri şaka değilmiş. Çok mutlu olmuştum. Vay be ne hava atacaktım okuldakilere. Abi olmuştum. Hemen öğlenci olan ve akşam  eve  gelmek üzere olan kız kardeşimin okuluna doğru koşmaya başladım, müjdeyi vermeliydim.  Kız kardeşim müjdeyi alınca, beraberce eve doğru koşmaya başladık.

25 Şubat 2011 Cuma

Sakarya - Acarlar Longozu ve Karasu. Faydalı bir çalıştay...

Hayatta tesadüflere yer yoktur diyerek başlamak istiyorum yazıma. Saat 14:30 günlerden Perşembe ve bir mail geliyor. Mailde Sakarya Karasu Kıyılarının da yer aldığı bir teknik gezi ve arkasından 1 gün süreyle bir çalıştay yapılacağından bahsediliyor. Yakın bir zamanda Karasu'ya gitmek zorunda olan ben için bulunmaz bir fırsat. Hemen bana mail gönderen Tez Danışmanım Prof. Dr. Lale BALAS'ı arıyor ve ben gidiyorum hocam diyerek İMO ( İnşaat Mühendisleri Odası) da irtibata geçeceğim Ayşegül Hanım'ın telefon numarasını alıyorum. Ayşegül Hanımdan Cuma günü sabat 07:00 da yola çıkacağımız bilgisini alıyorum. 

Acarlar Gölü Longozu ( Su Basman Ormanı)
Sabah 07:15 de Ankara İMO dan yola çıkıyoruz. ODTÜ den bir öğretim görevlisi, iki asistan arkadaş, Ayşegül Hanım ve ben yaklaşık 3 saat sürecek olan Ankara-Sakarya yolculuğuna çıkıyoruz. 

Sakarya'ya girişte Seçkinler Otelini aramaya başlıyoruz. Bir tabelada "Seçkinler Otel 1 km" yazıyor. Biz 3-4 km gittikten sonra bile oteli bulamayınca artık birilerine soralım diyoruz:)) Araçta espriler havada uçuşuyor. Buralarda nereyi arasanız 1 km yazıyor:)) Neyse sorduklarımızın tarifleriyle de oteli bulamayınca, aklıma benim telefondaki navigasyon hizmeti geliyor. Neyse ki zor da olsa navigasyon yardımıyla oteli buluyoruz:)

16 Şubat 2011 Çarşamba

Bağlanacaksın Öyle Körü Körüne

Sosyal paylaşım sitelerinde birçok konu ile ilgili video paylaşımları dikkatinizi çekiyordur. Özellikle sevgi, aşk, bağlılık, ayrılık vb. konularda sadece “paylaş” linki tıklanarak o andaki beğeniler diğer arkadaşlarla paylaşılmakta, duygu, düşünce ve ruh hali duyurulmak istenmektedir. Büyülü sözler, davudi sesler ve arka fonda çalan acılı fon müzikleri ile birleşerek refleks halinde “paylaş” linki tıklatılmakta ve bu şekilde videolar milyonlara ulaşmaktadır. Fakat bu formatta sunulan videolardaki sözlerin detayları dinleyici tarafından pek de düşünülmemektedir.

Neden mi yazıyorum bunları?

Son zamanlarda çokça paylaşılan Can YÜCEL’e ait “bağlanmayacaksın” isimli şiirin yukarıda bahsettiğim formatta yapılmış olan bir videosunu sıkça görmeye başladım. Sözler Can YÜCEL’in, Seslendirme Asım Yıldırımın ve Fon müzik Sezen Aksunun Belalım isimli parçasından.

2 Şubat 2011 Çarşamba

Askeriyede demokrasiye atıf.. Deli misin sen ?

( Bu konuşma 2008 yılında yapılmıştır ve hala yaşıyorum )
Gerçi o şimdi asker değil:

Sayın Komutanım ve çok değerli silah arkadaşlarım.. Bu vatan topraklarında yaşayan her genç bireyin hayatında bir kez yaşayabileceği askerlik serüveninin sonlarına yaklaştığımızın bir göstergesi olan tertip gecemizde, burada bulunarak bizleri onurlandırdığınız için 323 Kısa Dönemler olarak hepinize en kalbi duygularımızla teşekkür ediyor, hoş geldiniz diyoruz.

Sayın Komutanım;  

Her insanın içinde mevcut olan, “kendini savunma ihtiyacı” milletler bazında Askeri kurum ve kuruluşlar tarafından karşılanmaktadır. Her toplum kendi hak, hukuk ve özgürlüğünü korumak için askeri alanda harcama yapmak, askeri eğitim almış bireyler yetiştirmek ve gelebilecek tehditlere karşı daima hazırlıklı olmak mecburiyetindedir.  Bu mecburiyet bizleri Ağustos ayında askerliğe sevk etmiş ve vatani görevimizi yapmak üzere önce acemilik, ardından Kıbrıs’a son günlerini yaşadığımız bu geceye kadar getirmiştir. Askerlik hizmeti boyunca bedenen olgunlaşmış, birlikte hareket etme kabiliyeti kazanmış olduğumuzun farkındayız. Verilen her görevi 323 Kısa Dönemler olarak eksikleri olsa bile  can-ı gönülden yapmak için gayret ettiğimizden, sivil yaşamda edindiğimiz mesleki bilgi birikimini elimizden geldiği kadar vatanımız için faydalı olabileceği kanaatiyle kullandığımızdan hiç şüpheniz olmasın. Askerliğimizin büyük bir kısmını Çamlıbel’de  Kıbrıs’ın en güzel yerinde ve en önemlisi Tümen Karargah ve Karargah Bölüğünde geçirmiş olmaktan çok mutluyuz. Askerliğimiz boyunca tüm sıkıntılarımızı dinleyerek bize yol gösteren, davranış, tutum, tecrübe ve bilgi  birikimleriyle bizi aydınlatan başta bölük komutanımız olmak üzere tüm komutanlarımıza teşekkürü bir borç biliriz.

31 Ocak 2011 Pazartesi

Nereye?

Farkında olarak ya da olmayarak hepimiz birer reklam ajansı olduk. Neyin ya da kimin mi reklamını yapıyoruz ? Tabiki kendimizin? Pazarlayan ile pazarlanan ilk kez aynı dersin konusu oldu...

Sosyal paylaşım sitelerinde kendimize sanal kaleler yaptık, hem de aşılması imkansız kaleler. Bu kalelerin ortak ismi "BEN". Mesela; İletişim bilgilerimizi yayınlarken çalıştığımız kurum yada şirket uzantılı mail adresilerini kullandık. Eğitim ve iş bilgilerimizi büyük puntolarla BEN buyum işte der gibi arkadaşlarımızın gözüne soktuk.

27 Ocak 2011 Perşembe

Demir tav'a geldi kömür bitti, Akıl başa geldi ömür bitti.

Bir şefkat ordusu kurulsa ve bu orduya bir başkomutan atanacak olsa herhalde bu komutan "Analar" olurdu. Topyekün şefkat ve merhamet konusunda bir toplumun örnek alabileceği o güzide varlıklar. Muhakkak ki komutanı, analardan oluşan bir ordunun silahı da höşgörü, şefkat ve merhamet olurdu.. Bu topraklar öyle Analar gördü ki bu yüzden galiba bu diyarlara Ana-dolu yani hoşgörü dolu, yani şefkat dolu, yani insalık dolu, yani karşılıksız sevgi dolu denildi asırlarca...


Bunları neden mi yazıyorum?

26 Ocak 2011 Çarşamba

Suskunluğum bilmediğimden bence!!!

Suskunluğum asaletimdendir.Her lafa verecek cevabım var ama bir lafa bakarim laf mı diye bir de lafı söyleyene bakarım adam mı diye.


Bu söz ile ilgili olarak âcizane bir şeyler yazmak istiyorum, zira birçok yerde bu söz iyi bir şeymiş gibi kullanılıyor, ben de her gördüğüm yerde aşağıdakine yakın cümlelerle düşüncelerimi anlatmaya çalışıyorum.


Bu sözün Mevlana ya da Ömer Hayyam’a ait olduğu söylense de bununla ilgili net bir kaynak henüz göremedim. Farz edelim ki bu söz bu iki ustaya ait olmuş olsun. Dünyaya istişare ( danışma, karşılıklı fikir alış verişi) kültürünü öğreten ceddimizin öğretileri doğrultusunda eleştirilemeyecek hiçbir dünyevi düşünce olamayacağını bilmekteyiz. Bu yüzden bu söz kime ait olursa olsun eleştiriye açıktır.