12 Temmuz 2010 Pazartesi

Kosova - Priştine


Makedonya-Üsküp de kaldığım otelden saat 10:15 de çıkıyorum. Yürüyerek 10:45 gibi terminale geliyorum. 5,5 Euro'ya Kosova-Priştine biletimi alıyorum. Saat tam 11:00 de otobüs hareket ediyor. 40 dakika sonra sınırdayız. Makedon polisi pasaport kontrolü yapıyor ve 10 dakika sonra Kosava sınırına geçiyoruz. Kosova polisi pasaportları toplamak için otobüse biniyor, hemen yan taraftaki koltularda oturan iki tane İtalyan turistin pasaportuna baktıktan sonra "Neden geldiniz diye soruyor", Turist olduklarını söylüyorlar. Sıra bana geliyor, Türk Pasaportunu görünce gülümsüyor ve geçiyor. Türk olmanın dayanılmaz hafifliğini yaşıyorum:) Otobüs sınırdan ayrılıyor ve artık Kosava topraklarındayız.


Yollar genellikle tek gidiş tek geliş ve çok virajlı.Genel olarak asafalt bozuk ve yol yapım çalışmaları var. Yol boyunca viyadükleri Avrupa Komisyonunun yaptırdığına dair tabelalar var. Kendimi Rize'de gibi hissediorum, dağlar ve dağları kaplayan harika bitkiler. Her yer yemyeşil.  Bu yolu biraz da Bosna Hersek-Hırvatistan arasındaki yola benzetiyorum.13:15 de Priştine görünüyor. Saat 13:20 de Terminaldeyim.



İndikten sonra birkaç gence şehir merkezini soruyorum bana geldiğimiz yönü gösteriyorlar. Yürümeye başlıyorum, yolda bir markete uğruyorum.Markette  Türk mallarınıda görünce bir garip sevinç beliriyor içimde:) Markette Kosova'nın para biriminin Euro olduğunu öğreniyorum.


Yemek için ufak tefek şeyler aldıktan sonra, tekrar yola devam ediyorum.15 dak. yürüdükten sonra karşınıza Priştine 200 m yazan bir tabela çıkıyor. İşte Priştine yolculuğumuz bu noktadan sonra başlıyor.

Kasvetli bir hava var Priştinede. Çok uzun bir cadde ve bakımsız sokaklar.


Kosova-Priştine Caddeleri


Kosova - Priştine Caddeleri

Kosova Priştine Caddeleri

Kosava savaşında şehit olanların anısına (Priştine)
 
Düşündüğüm Kosavadan çok uzak bir görüntü. Biraz daha yürüdükten sonra daha sonra isminin old city olduğunu öğrendiğim bölgede bir cami görüyorum. Daha önce Makedonya-Üsküpte olduğu gibi tarih Cami veya Kliselerin etrafında kümelenmiştir düşüncesiyle o yöne doğru hareket ediyorum. Camiye yaklaşınca etraında iki tane daha cami görüyorum.  Camiye doğru ilerlerken yolda başında takke olan bir amca görüyorum. Selam verip Türkiyeden geldiğimi söylüyorum. Kendisininde Kosava Türkü olduğunu söylüyor ağır aksak Türkçesiyle. Çok sıcak bir karşılama ve hal hatır faslından sonra, kısa bir Priştine tanıtımı dinliyorum Amcamızdan. Sonra vedalaşıp ayrılıyoruz.

Çok yorgun olduğum için bir otel arıyorum. Birkaç kişiye otel soruyorum bana çok iyi bir pansiyon olduğunu söylüyorlar. Pasniyonu buluyorum 15 Euro karşılığında Pansiyona yerleşiyorum. Pansiyon İtalyan turistlerle dolu. İtalyanlarla birlikte İspanya Hollan Dünya Kupası Final maçını izledikten sonra odama çekiliyorum. 

Sabah erkenden uyandıktan sonra. Sırt çantamı alıp, tekrar o meşhur caddemize iniyorum. Bir fırına girip peynirli ekmek alıyorum. Biraz ileride bir kafeye giriyorum, yeşil çay ve salata eşliğinde karnımı doyurduktan sonra ( 2 Euro) tekrar kendimi sokaklara atıyorum. Hava inanılmaz güzel. 

Peynirli Ekmeğim ( Priştine)

Salatam ( Priştine)

Camia Molla yı geziyorum. Restore edilen bu caminin bahçesinde yaşlı amcalarla sohbet etmeye çalışıyorum. Çok zor olsada mimiklerimizle anlaşıyoruz. 

Camia Molla ( Priştine)

Camia Molla ( Priştine)

Camia Molla Şadırvan ( Priştine)

Biraz ara sokaklara dalmaya başlayınca karşıma semt pazarı çıkıyor. Bizim pazarlardan farkı yok tabi. Tabi merak edenler için yazalım fiyatları:
3 kg Patates : 1 Euro
4 Kıvırcık: 1 Euro
Salatalık: 1 Euro
Gel abim gel batan geminin malları bunlar:)))
Semt Pazarı ( Priştine)

Pazarda gezerken Kahve - Lokant karışımı bir yere giriyorum. Çünkü demli çay varrrrrr:) Güler yüzlü bu insanlara tea diyorum anlamıyorlar çay diyorum şimdi oldu diyorlar. Kahvenin sahipleri Arnavut oldukları için Türkçe bilmiyorlar. Anlaşamadığımız için bir çocuğu çağırıyorlar ingilizce konuşmaya başlıyoruz. Burada Türk var mı diyorum, tanıdığım yok diyor. Nasıl olur burada çok Türk olması lazım diyorum. Priştinede fazla Türk yoktur diyor. Koyu bir sohbet biraz da eğlenceden sonra oradan ayrılıyorum.

Semt Pazarı ( Priştine)

Dün kapalı olduğu için içeri giremediğim Etnografya müzesine gidiyorum. Giriş ücreti 2 Euro. Neolitik çağdan kalma eserler var. Ama bizim müzelerde sergilenenler yanında bu müze hiçbirşey. Zaten Arkeolojik kazılar 2000-2004 yılları arasında yapılmış. Müzenin üst katında "America for Kosova" isimli bir bölüm var. Gezerken resmen tiksindim. Amerikanın bu ülkede bu kadar kolay propaganda yapabilmesine şaşırdım. Türkiyenin buralarda çok şey yapması lazım.
Etnografya Müzesi ( Priştine)
Etnografya Müzesi İçinden bir görüntü ( Priştine)

Amerika Bölümü ( Priştine)
Sinirim Bozuluyor ( Priştine)
Tekrar sokaklardayım. Büyük bir kapalı spor salonu görüyorum. Garip bir mimarisi var. Bu bina ile Kosava Meclisinin tam karşısında Destan Burek isimli bir yer görüyorum. Türk olabileceğini tahmin ederek oraya yöneliyorum. İçeri giridiğimde Türk'müsünüz  diyorum evet 35 yıldır burayı işletiyoruz diyor Samet Cafçe. 1,5 börek ve ayran ile karnımı doyuruyorum ( 1,70 Euro). Sonra Samet  Spor salonunun Tito'nun yaptırdığını söylüyor. Karşıdaki Mecliste 1 tane Türk Milletvekilinin olduğunu ve 1 tane Kosova Demokratik Türk Partisi isminde bir partilerinin olduğunu söylüyor. Uzun bir sohbetten sonra Taksiye atlayıp Kosavanın bir başka şehri olan Prizren'e gitmek üzere Termina gidiyorum. Prizren için bilete gerek yok otobüste vereceksiniz diyorlar.  Otobüs 14:30 da hareket edecek.
Detan Burak ve Samet ( Priştine)

İşte o börekler:)
Spor salonu ve Ben

1 yorum:

Adsız dedi ki...

paylastigin icin tesekkurler