31 Ocak 2011 Pazartesi

Nereye?

Farkında olarak ya da olmayarak hepimiz birer reklam ajansı olduk. Neyin ya da kimin mi reklamını yapıyoruz ? Tabiki kendimizin? Pazarlayan ile pazarlanan ilk kez aynı dersin konusu oldu...

Sosyal paylaşım sitelerinde kendimize sanal kaleler yaptık, hem de aşılması imkansız kaleler. Bu kalelerin ortak ismi "BEN". Mesela; İletişim bilgilerimizi yayınlarken çalıştığımız kurum yada şirket uzantılı mail adresilerini kullandık. Eğitim ve iş bilgilerimizi büyük puntolarla BEN buyum işte der gibi arkadaşlarımızın gözüne soktuk.

27 Ocak 2011 Perşembe

Demir tav'a geldi kömür bitti, Akıl başa geldi ömür bitti.

Bir şefkat ordusu kurulsa ve bu orduya bir başkomutan atanacak olsa herhalde bu komutan "Analar" olurdu. Topyekün şefkat ve merhamet konusunda bir toplumun örnek alabileceği o güzide varlıklar. Muhakkak ki komutanı, analardan oluşan bir ordunun silahı da höşgörü, şefkat ve merhamet olurdu.. Bu topraklar öyle Analar gördü ki bu yüzden galiba bu diyarlara Ana-dolu yani hoşgörü dolu, yani şefkat dolu, yani insalık dolu, yani karşılıksız sevgi dolu denildi asırlarca...


Bunları neden mi yazıyorum?

26 Ocak 2011 Çarşamba

Suskunluğum bilmediğimden bence!!!

Suskunluğum asaletimdendir.Her lafa verecek cevabım var ama bir lafa bakarim laf mı diye bir de lafı söyleyene bakarım adam mı diye.


Bu söz ile ilgili olarak âcizane bir şeyler yazmak istiyorum, zira birçok yerde bu söz iyi bir şeymiş gibi kullanılıyor, ben de her gördüğüm yerde aşağıdakine yakın cümlelerle düşüncelerimi anlatmaya çalışıyorum.


Bu sözün Mevlana ya da Ömer Hayyam’a ait olduğu söylense de bununla ilgili net bir kaynak henüz göremedim. Farz edelim ki bu söz bu iki ustaya ait olmuş olsun. Dünyaya istişare ( danışma, karşılıklı fikir alış verişi) kültürünü öğreten ceddimizin öğretileri doğrultusunda eleştirilemeyecek hiçbir dünyevi düşünce olamayacağını bilmekteyiz. Bu yüzden bu söz kime ait olursa olsun eleştiriye açıktır.