31 Temmuz 2010 Cumartesi

Adana - Polatpınar Köyü, Kültürel Farklılık mı? Aynılık mı?

Birçok insan gibi bende de, aynı olan her şey bir süre sonra bıkkınlık oluşturuyor ve farklı olanı arama duygusu baskın hale geliyor. Kültürel yaşantımızın, örf, gelenek ve göreneklerimizin yani toplum içinde bizi farklılaştıran kavramların bile aynılaştığı kayıp bir dönem yaşıyoruz. Farklılıklarımızın yeşerdiği tarlalarımızı sulayan barajın gövdesi artık Küreselleşme selinin basıncına dayanamaz hale gelmiştir. Bir gün bu baraj yıkılacak ve farklılıklar dümdüz olacak, yıkık, dökük, çamur bir kültür oluşacak.
Bu konudan muzdarip olan birçok insan gibi ben ve can dostum da bu konudan oldukça muzdariptik. Nereye gidiyor bu toplum sorularının sorulduğu belki de yüzlerce sohbet yapmış, çözüm önerileri düşünmüşüzdür. Doğruyu arama adına birçok yer ve mekân düşünmüş olmamıza karşın, doğruyu yanlış yerde aramamanın gereğine inanmıştık.
Doğruyu, özlediğimiz farklılıkları, güçlü kültürü Anadolu’da bulabileceğimiz kararına vardık. Peki, ama nerede? İşte tam bu sırada bir arkadaşımızın Anadolu’nun güzel bir köyünde yakınların düğünü olduğunu ve istersek katılabileceğimizi söylemesi bizim için farklı bir kültürü tanıma fırsatı olacaktı. Seve seve  kabul ettik.  Ve işte bundan sonra macera başladı. Yolculuk iki araç ile yapılacaktı. Birinde bizi davet eden arkadaşımız ve teyzesi ile onun eşi, diğer arabada ben ve can dostum olacaktı. Cuma günü saat 18:00 gibi yola çıkma kararı aldık. İlk araç 18:00 gibi çıkmış ama biz geç kalmıştık çıkmak için. Saat 19:00 da biz de hareket ettik. Samsun yolu üzerinden Kayseri’ye doğru gidiyoruz. Arkadaşa telefon ediyoruz Elmadağ’dayız çok trafik var diyor. Cuma günleri genelde herkes yolculuk yaptığı içindir diyoruz. Hesap yapıyoruz bizden 1-1,5 saat kadar öndedirler diyoruz. Ben hava atıyorum birazdan yakalarız onları diyorum. Yol boyunca insanın yanında can dostu olunca yolculukta çok eğlenceli geçiyor. Elmadağ’ı geçiyoruz ve “Trafik yoğunluğu kalkmış artık onlara çok rahat yetişiriz” derken, O da ne! İnanılmaz bir trafik. Yaklaşık yarım saat kaplumbağa hızıyla gidiyoruz. Yolda çalışma var. Neyse trafiği atlatınca bir yerde mola veriyoruz. İşlerimiz hallettikten sonra tekrar yola devam diyoruz. Duble yol inşaatları hemen hemen tamamlanmış ama yol kalitesi beklenenin altında.
Kayseri-Beştepe
 Saat 24:00 gibi Kayseri girişinde arkadaşımıza yetişiyoruz, eee büyük konuşmayacaksın. Sonra Kayseri’de bir süre arkadaşımızın teyzesinin çocuklarının evini arıyoruz. Birkaç telefon konuşmasından sonra evi buluyoruz. Geç vakit olmasına karşın bizi çok iyi ve sıcak karşılıyorlar. Hatta gecenin o saatinde bize yiyecek hazırlamışlar sağ olsunlar. Bu gece burada güzel bir uykudan sonra sabah 10:00 gibi tekrar yola çıkıyoruz. Peki nereye? Önce Kayseri’de küçük bir gezi sonra Kayseri – Adana sınırında Adana’ya Kayseri’den daha uzak olan ama Adana topraklarında bulunan Tufan Beyli ilçesinin Polatpınar Köyüne.
Kayseri-Beştepe
Saat 10:30 gibi Kayserinin en havadar yerlerinden biri olan Beştepe Parkına çıkıyoruz. Beş sene Kayseri’de yaşamış biri olarak Kayseri’de kısa bir gezi benim içinde iyi oluyor. Parkta kısa bir gezi yapıyoruz. Kümes hayvanlar, dinlenme alanları ve çamlarıyla çok güzel bir yer. Kayseri’ye, hâkim bir noktadan bakmak ve eski günleri düşünmek beni hüzünlendiriyor. Meğer hiç kıymetini bilmemişiz o günlerin. Ne kadar güzel ve değerli günlermiş. Hey gidi günler…Asıl yolculuğumuza geç kalmamak için yola çıkma kararı alıyoruz. Çünkü daha 170 km yolumuz var. Yola çıkıyoruz. İki yol olduğunu birinin 50 km daha kısa olduğunu ama yollarının bozuk olduğunu söylüyorlar. Uzun ama düzgün olan yolu tercih ediyoruz. Kayseri-Pınarbaşı-Sarız üzerinden yaklaşık 3 saat sonra Önce Tufanbeyli ve sonra da buraya 14 km mesafedeki Polatpınar Köyüne varıyoruz Saat 15:00. 
Köyün girişinde bizi bir Nohut tarlası karşılıyor. Arkadaş dayanamıyor ve arabayı durdurup tarladan nohut alıyor ve bize ikram ediyor. Sonra yola devam. Arkadaşımızın köyünde onun teyzesinin evinde kalacağız. Bizi dışarıda karşılıyorlar. Ailenin tamamı kapıda bize hoş geldiniz diyorlar. İlk başta bile bu güzel insanlara karşı içimizde inanılmaz olumlu bir intiba oluşuyor.  Evin Babası, benimle tokalaşıyor ve ”eğilmeden biriyle tokalaşabileceğim diyor”. Tabi bu sözü neden söylediğini anlamamış olabilirsiniz. Evin Babasının boyu 2 metre benim boyum 1,86 J Gayet rahat ve içten bir Anadolu Ailesiyle karşılaşıyoruz. İçeri giriyoruz. Biraz muhabbet ettikten sonra, bizim için mangal yakacaklarını söylüyorlar ve bir süre sonra kendimizi çok güzel bir ırmak kenarında buluyoruz. Su o kadar güzel akıyor ki şimdiden etkisi altında kaldık ve buralarımı yerleşsek can dostum gibi büyülü sözler söylemeye başladık. Bu yaşıma kadar belki çok defa mangal şölenine katılmışımdır ama bu çok başkaydı. Etler, Tavuklar, Patlıcanlar, Patatesler, Biberler, Soğanlar vb. tam bir resital ve bu resital’in solisti evin Babası. O kadar sıcak ve güzel bir ortam var ki, iyi ki gelmişiz diyoruz. Yeme işlemi tamamlandıktan sonra tekrar eve dönüyoruz. Evde biraz sohbet ettikten sonra, Saat 23:00 gibi hemen kaldığımız evin çapraz karşısındaki düğüne katılacağız. İlk kez bir Çerkez düğünü göreceğiz. Çok merak ediyoruz. Üzerimizi değiştirdikten sonra düğüne gidiyoruz.
Adana-Polatpınar Köyü Çerkez Düğünü
İlk dikkatimi çeken; evli ve yaşça büyük olanların arka taraflarda oturması, gençlerin karşılıklı oyun oynaması oluyor. Peki nasıl bir oyun bu? Hemen anlatalım. Genç kızlar ile genç erkeler karşılıklı olarak diziliyorlar ve sıra ile bir erkek bir kız karşılıklı oynuyor. Tabi ki bu oyun Çerkez Mızıkası ve Çerkezce naralar eşliğinde enfes bir şekilde sergileniyor. İnanılmaz büyülü bir ortam. Tüylerim diken diken oluyor. Aradığımız farklılık burada diyorum.  Arkadaşımın akrabasına soruyorum. Peki bir erkek istediği kızla oynayamaz mı diye. Tabi ki diyor. Oyunun sorumlusu olan erkeklerin başına oynamak istenilen kızın adı söyleniyor, o da kızların başına iletiyor. Kızların başı o kıza talebi aktarıyor. Kız kabul ederse beraber oynuyorlar. Etkilenmemek elde değil. Aman ha geleneklerinizi unutmayın, aynılaşmayın, farklılığınızı koruyun diyorum içimden. Yaklaşık 2 saat kadar oyunları izliyoruz. Hava soğumaya başlıyor ve biz artık yolun da verdiği yorgunlukla eve dönme kararı alıyoruz. Ama oyunlar 03:00 e kadar sürecek. 
Kahvaltımız
Uyuyoruz ve sabah 09:00 da kalkıyoruz. Harika bir köy kahvaltısı yapıyoruz. O kadar güzel ki dayanamayıp resmini çekiyorum. Kahvaltıdan sonra ismini yolda Arkadaşımın akrabalarından duyduğum “Şar”  Köyüne gitmeye karar veriyoruz. Sağ olsun evin babası da bizimle geliyor. Yol boyunca manzara çok güzel. Yaklaşık 6 km sonra Şar Köyündeyiz. Bu köy de çok fazla definecilik olduğundan ve birçok insanın bu şekilde zengin olduğunda bahsediyorlar.  Şar Köyü çok güzel bir köy, Kral mezarı olarak tahmin ettiğimiz bu tarihi kalıntıları buralarda görmek beni çok şaşırttı. Bu Köy sanki bir açık hava müzesi gibi. Türkiye’de böyle yerlerin var olduğunu görmek beni çok sevindirmekle beraber Devletimizin bu altın değerindeki yerleri bu kadar sahipsiz bırakması da bir o kadar üzdü. 
Adana-Şar Köyü Kral Mezarı
Adana- Şar Köyü
Düğün Yemeği
Adana-Akpınar Köyü
Saat 12:00 de düğün evinde yemek olduğu için dönmek zorundayız. Tekrar Köye doğru yola çıkıyoruz.  Düğün evine gidiyoruz. Çok güzel bir düğün yemeği yiyoruz. Yemek yendikten sonra herkes bir miktar para bırakıyor ve bu para bir deftere not ediliyor. Paradan sorumlu bir kişi var ve bu parayı düğün ihtiyaçları için harcayabiliyor. Artanı da yaptığı harcamaları anlattıktan sonra düğün sahiplerine teslim ediyormuş. Yani düğün sahibi fazla bir sıkıntıya girmeden düğününü yapıyor. Daha doğrusu başkaları onun düğününü yapıyor.. Ne kadar güzel bir dayanışma örneği. Yemekten sonra gelini almak üzere gelinin köyüne yani Akpınar Köyüne gidiyoruz konvoy eşliğinde. Çok eğlenceli kısa bir yolculuktan sonra Akpınar’dayız. 
Konvoy
Çerkez adetlerine göre düğünde gelin ve damat olmazmış. Yani kendi düğünlerini izleyemiyorlar. Bu biraz garip geldi bize. Hakikaten de hiç göremedik damadı düğünde. Kız Köyünde de bize yemek ikram ettiler. Yaklaşık 2 saat burada kız almak için bekledikten sonra tekrar konvoy eşliğinde Polatpınar Köyüne döndük.
Saat 17:00 gibi Köyden ayrılarak Ankara’ya doğru yola çıkacağız.  Nedense burada biraz daha kalmak istiyoruz. Bıkmışız galiba Ankara’dan. Mecburen vedalaşmaya başlıyoruz. Ev halkıyla vedalaşıyoruz. Evin Annesi kusura bakmayın falan diyor. İnanılmaz şaşırıyorum. Nasıl yani??? Kusur mu?? O kadar hizmet hürmetten sonra bir de kusura mı bakacağız. İşte diyorum Anadolu bu, işte misafirperverlik bu, işte karşılıksız sevgi saygı bu. Vedalaşıyoruz. Evin Babası bizi köy çıkışına kadar uğurluyor ve tarlalarından bizim için pancar topluyor. Yeter artık diyorum, utandırıyorsunuz bizi diyorum ama nafile. Bu insanlar verdikçe Allah’ta onlara veriyor. Çok teşekkür ediyoruz ve yola çıkıyoruz. 
Belki burada anlatılanlar size basit gelebilir. Nolmuş canım biz olsak biz de öyle yaparız diyebilirsiniz. Ama biz, bize yapılan ikramlar sebebiyle değil, hissettiğimiz muhabbet ve karşılıksız hizmet sebebiyle bu insanları, bu kültürü çok sevdik. Aman ha sakın bu özelliklerinizi yitirmeyin. Boş verin! İstanbullulara, Ankaralılara benzemeyin, direnin. Farklılığınız zenginliğiniz olsun. Aynılaşmayın… 
Bize Çerkez kültürünü tanıma fırsatı verdiği ve bizi utandıracak kadar misafirperver davrandığı için “Saltan” ailesine minnettarız.

2 yorum:

Unknown dedi ki...

Doğruyu bulmak bu kadar kolay mı ki hayatın amacını silsin yok etsin. Aksi taktirde hayat amaç olarak karşımıza çıkardı. Oysaki amaç hayatı kendi içinde aramak, onu elemek ve değerli olana ulaşmaktır. Can dostlar da kolay oluşmuyor: aranıyor, eleniyor ve nihayatinde de değerli oluyor.

Şu anki dostum gibi nice can dostları bulmak dileğiyle. Dünya bizim heryer bizim, ara bul o zaman. Bu arada gerçek insanlığı gösteren tüm Polatpınar'lıara saygılarımı borç bilirim...

Tüm insanlığa sevgilerle. Allah(cc) yolunuzu açık etsin. NK.

Adsız dedi ki...

Sayın blog yöneticisi internette dolaşırken sitenize rastladık. Çok önemli bilgiler vermişsiniz. Parsel Bacası olarak başarılarınızın devamını dileriz.