Geceden saatimi kurmuş, sabah 7:00 de evden çıkacak 7:30 gibi Ankara Emniyet Müdürlüğünde olacaktım. Amaç? Amaç, Pasaportumun süresini uzatmak. Tabi Türkiyede plan yaparken birçok parametreyi göz önüne almak gerekiyor. Saat 7:00 gibi arabayla yola çıkıyorum, Ankarada trafik çok sakin. Tabir-i Caizse in-cin yakar top oynuyor :) İyi diyorum bu saate kimseciklerde olmaz, pasaportun süresini uzatır işimi hallederim...Diyordum kiiii, o da neeeee!!! Pasaport kuyruğu Ankamall'e kadar gelmiş ( Ankarayı bilmeyenler için şöyle izah edeyim. Yaklaşık 150 metre). Çok değerli büyüklerimiz e-pasaport uygulamasına geçtiği için artık öyle çat kapı ben geldim pasaportum da bu, hadi uzatın süresini diyemiyorsunuz..Eğer böyle birşey derseniz, "İnternetten randevu almanız gerekiyor, yoksa yassaaahhh gardeşim" diyorlar.. En erken randevu tarihi için 40 gün beklemem gerekiyor:)) Neyse bu tür durumlar çok olduğu için yine büyüklerimiz demiş ki "ya acil süre uzatımı talepleri olabilir, bu taleplerle gelecekler için şöyle güzel bir uygulama geliştirelim" demişler.. Merak ediyosunuz değil mi? Hemen anlatayım bu uygulama şu; ilk 100 randevusuz gelen kişiyi kabul edelim, sonrası yarın gelsin:)) Bazen bu ülkede düşünmeyi yasaklamak gerekiyor :))
Neyse ben konumuza döneyim. Baktım ki sıra almış başını gitmiş şimdiden 300 kişi olmuş, hiç durmadan dün akşam arkadaşımın "Abi Çamlıdere Emniyet Müdürlüğü randevu sistemi kullanmıyor, isteyen gidip aynı gün işlemini yaptırabiliyor" sözleri kulaklarımda çınladı.. Eeeee bu sese kulak vermek gerekiyor dedim ve rotamı İstanbul yolu üzerinden Çamlıdere ilçesine çevirdim ( Saat 7:50).
Ankaranın çıkışında Otoyol veya karayolu tercihlerinden Karayolunu seçiyorum ( Parasından değil, buradan daha rahat ulaşacağımı düşündüğüm için) .Yol boyunca hiç pişmanlık duymadım, harika bir manzara, tertemiz bir hava.. Ben 40-50 km falandır mesafe derken, Ankara Merkeze uzaklığı 75 km kadarmış:)) Sabahın o güzel havasında yaklaşık 3-4 cm araladığım camların arasından gelen tertemiz hava eşliğinde, 80-90 km hızla yavaş yavaş yoluma devam ediyorum.
Kazan ve Kızılcahamam ilçelerini geçtikten sonra nihayet ana yoldan bizi sol tarafa doğru yönlendiren Çamlıdere levhasını görüyor ve sol taraftaki tali yola geçerek kısa süreceğini sandığım ama yaklaşık 15 dakika daha gitmem gerektiğini sonradan anladığım yolda devam ediyorum. Çamların sayısı Çamlıderenin ismine yakışır şekilde artmaya başladı.. Her geçen saniye iyiki Ankarada sıra varmış, iyi ki geldim demekten kendimi alıkoyamıyorum...
Nihayer 3000 nüfuslu ( küsüratı da var ama araba kullandığım için not alamadım:) ) Çamlıdere levhasını görüyorum ( Saat 9:10). Girişte çok güzel villa kentler kurulmuş.. Çok güzel mimarili bu villalar hemen "kaç para acaba bunlar ya" gibi geleneksel Türk merak sorularını canladırıyor beynimde..
Çamlıdere merkeze yaklaşınca yol kenarında durarak bir arkadaşa Emniyet Müdürlüğünün yerini soruyorum.."Abi bu yolu takip et sağda görürsün diyor".. Dediği gibi Emniyet Müdürlüğünü buluyorum.. İki katlı koyu mavi boyalı, bizim Ankaradaki karakollara benziyor, küçük bir bina.. Hemen yanında Kaymakamlık Binası, Karşısında virane olmuş bir çay bahçesi ( dekore edilse harika bir yer olur), biraz aşağısında Belediye Binası ve Öğretmen Evi var.. Yani tüm kamu binaları bu mecburiyet caddesi üzerinde. İlçe bir tepenin yamacına kurulmuş, ahşap-tuğla evler beni hayran bırakıyor kendilerine...
Neyse koptum yine:)) İlçe Emniyet Müdürlüğünün kapısının önünde bir adet Ford Transit Ekip Otosu olmasa, Emniyetin kapalı oluğunu zannederdiniz. Alt kattan üst kata doğru merdivenle çıkarken biraz garip hissettim kendimi, çünkü kimse karşıma çıkmadı.. Üst kata çıkınca sivil kıyafetli birine "Pasaport için gelmiştim" dedim. "hemen sağdaki ikinci oda" cevabını alınca odaya yöneldim.. "Merhaba, ben pasaport için geldim Ankaradan" der demez "Hoşgeldin kardeş, buyur otur, çay içermisin" diyen ismini sonra öğrendiğim Polis Memuru Hakan Bey'i ve daha sonra odaya gelen girişte gördüğüm sonradan Komiser olduğunu anladığım mütavazi kişiyi tanıma şerefine nail oldum.. Hemen evraklarımla ilgili gerekli işlemler yapıldı ve "Kaymakam Bey'in imzası gerekiyor ama Kaymakam Bey saat 11' de imza işlerini hallediyor, malesef beklemek zorundasınız" dedi Hakan Bey.. Tabi bu duruma karşısında "ben alışkınım işlerimin ters gitmesine " dedim ve biraz güldükten sonra saat 9:30 dan 11:30 a kadar ki bekleme maratonuma orada oturan iki gencin tavsiye ettiği karşıdaki çay bahçesinde başladım...
Emniyetin karşında 2 bardak çay içerken bu notları yazmaya başladım. Çay çok güzeldi ( belki havanın güzelliği bana o tadı verdi)..Yaklaşık 1 saat kadar orda oyalandıktan sonra.. Kalan 1 saatimi ilçeyi gezmek ve bulabilirsem yol boyunca tabelalarını gördüğüm Ali Semerkandi Hazretlerinin kabrini ziyaret etmekle geçirmek için çay bahçesinden ayrıldım.
Yaklaşık olarak 300-400 metre uzunluğundaki tek caddesini yürüdükten sonra ileride cami ve medrese karışımı bir yapı gördüm.. Bu büyük ihtimalle Ali Semerkandi'nin kabrinin olduğu yer diyerek 200 metre kadar yürüyüp hakikaten doğru tahmin ettiğim yere ulaştım.. Burası Cami, Kuran Kursu, Vakıf vb.. birkaç binadan oluşan bir yer.. Girişte Ali Semerkandi'nin hayatını anlatan Kitabeyi dikkatlice okuyunca şok oldum.. Anadolu için çok kıymetli bu ve bunun gibi insanları bilmediğim için çok üzüldüm.
Çok kısa bu zat ile ilgili bilgi vermeden geçmek istemiyorum.. Ali Semerkandi Miladi 1320 yılında doğmuş ve birçok yer gezdikten sonra Çamlıdereye yerleşmiş ve yöre halkına ilim irfan öğretmiş bir zat.. Bu zat yüzünden eskiden Çamlıdereye Şeyhler derlermiş.. Çok kısa oldu ama bu zatın hayatıyla ilgili detaylı bilgiyi netten mutlaka okuyun..
Kabirde bir Fatiha okuduktan sonra oradan ayrılıyorum..
Saat 11 30 gibi Emniyete gittim ve henüz Kaymakamın imzalamadığını toplantıda olduğunu söyledi Hakan Bey.. Malesef yaklaşık 1,5 saat orada Hakan Beyle lafladık ( konuştuğumuz konuların detayına girersem kitap olur).. Sonra benim gibi pasaport mağduru Ankaradan gelen bir arkdaşla yine aynı çay bahçesinde oturup biraz sohbet, yemek ve çay molasından sonra. Tekrar Emniyete gittik ve Kaymakamında o esnada makam aracıyla kaymakamlık binasına geldiğini gördük. Umarız imzalar diye konuşuyoruz arkadaşla.. Neyse gelen bir telefon ve pasaportlar imzalandı sözü bizi çok sevindiriyor..
Saat 14:40 işlemler bitiyor ve Emniyet çalışanlarına teşekkür edip ayrılıyoruz.. Saat 16:00 da evimdeyim..
Bu gezinin en olumlu yanı: Öncelikle Emniyet çalışanlarının nazik ve duyarlı olduklarını görmek beni çok sevindirdi... Devletin halk için halkın işlemlerini bu kadar can-ı gönülden takip ettiklerini görmek bu ülkenin geleceğine daha umutla bakmamı sağladı.
Bu gezinin en olumsuz tarafı: Bir imza için yaklaşık 4 saat beklemek. Keşke herkes Emniyetteki arkadaşlar gibi işini özverili yapabilse...
Not: Bu blogdaki tüm bilgi ve resimleri kullanabilirsiniz :) Selamlar....