8 Haziran 2013 Cumartesi

Sahte Hayatlar ve Gezi Parkı Tarafları


Yaşantımız, ideolojilerimiz, söylediklerimiz, yaptıklarımız ve en önemlisi davamız bile sahte. Bu cümleleri ve bundan sonrakileri kendime söylüyorum ve kızım sana diyorum gelinim sen anla basitliğine kaçmayacağımdan emin olabilirsiniz.
Bir gün, solcu, sosyal demokrat, komünist, sosyalist vb. olayım dedim. Ezilenlerin yanında, şatafattan uzak, işçinin, emekçinin, garibin, gurebanın, köylünün yanında olurum, onları kapitalist ekonominin köleleştirme politikalarına karşı savunurum dedim. Gittim sol tandanslı arkadaşlar edindim. Onlarla gezdim, tozdum, yedim, içtim. Bu arkadaşlarımdan biri beni gezi parkı eylemlerine davet etti. Abi sen konuyu sadece üç-beş ağaç sanma, mevzu başka dedi. Nedir mevzu? sorusuna karşı aldığım cevap şu oldu; Abi yaşam tarzımıza müdahale ediliyor. Giyimimize, yediklerimize, ürememize, el-ele tutuşmamıza, kürtaj hakkımıza vb. herşeyimize müdahale ediliyor. İşte bütün bunlar birikince de bu eylem patladı. Hani kediyi köşeye sıkıştırınca yapacak birşeyi kalmaz ve tırnaklarını gösterir ya aynı öyle bir şey.. Arkadaşımı dinledikten sonra eylemcilere baktım. Kim ne derse desin sol tandanslı (normal ve aşırı olmak üzere karma bir yapı) kişilerden oluşmuş bir yapı vardı (yani kandil simidi dağıtıldı diye bu gerçek değişmez).

Sonra kendime döndüm ve dedim ki ben solcu olamam... Ben kendi çevremde bile hakkı savunamazken, haksızlık karşısında patronuma karşı sus-pus olurken, kahrolsun Amerika emperyalizmi diye slogan atıp, CNN’e Türk Polisi bizi kesiyor, Türkiye’de demokrasi yok nolur yayınlayın diye yalvarırken, fakirin fukaranın 1 ayda kazandığı parayı her akşam bir yerlerde çarçur ederken, 10 çift ayakkabım, 15-20 gömleğim, her ayakkabı için farklı kemerim, birkaç çeşit saatim ve her yıl ihmal etmediğim tatillerim, her öğünde tabağın yarısını, ekmeğin büyük bir bölümünü çöpe atarken, Ülkem bölünürken ses çıkarmayıp sadece yaşam tarzıma müdahale ediliyor diye bağırırken, yıllarca şehit verilirken birkez bile sokaklara çıkmazken, şehit askerlerin derme çatma evlerini ve perişan ailelerini ekranlardan izleyip birşeyler yapmalı diye düşünmezken, ezilenin, garibin, gurebanın yanında olmazken ben nasıl solcu olabilirdim ki. Solculuk bencillik, kişisel hazların tatmini ve sınırsızca özgürlük yaşamak değil, özgürlüğünü ezilenler için kısıtlamak, kısıtladığın vaktini ezilenlere ayırmak, maddi, manevi yardımda bulunmaktır. Bu yüzden solcu olmaktan vazgeçtim.

Sağcı, muhafazakar, cemaat-tarikat ehli, milliyetçi olayım dedim. Milli değerleri olmadan bir toplumun yaşayamayacağı, dili, dini ve kültürü korumanın millete en büyük hizmet olacağını düşündüm. Gittim sağ tandanslı arkadaşlar edindim. . Onlarla gezdim, tozdum, yedim, içtim. Birgün bu arkadaşlarımdan biri gezi parkını kastederek, Vatan haini bunlar. Her yeri yakıp yıkıyorlar. Yazık değil mi bak 70 Milyon TL zarar vermişler dedi.

Sonra kendime döndüm ve dedim ki ben sağcı olamam... Ben kazancımın 40’da 1’ini zekat olarak fakire veremezken, komşum açken tok yatarken, kadınlarımıza örtünmelerini telkin edip, cemaat ve tarikat kanallarımızdaki reklamlarda açık-saçık kadınlar boy gösterirken, gökdelen dikmek için yarışırken, kültüre sahip çıkıyoruz deyip silüet milüet bırakmazken, kafir Amerika deyip çocuklarımızı oralara gönderirken, Obama ile aynı yağmurda ıslanırken, içkiye yasak getirip kamu ihale kanununu kendi firmalarımızda ihale alsın diye kuşa çevirirken, 52 milyar dolar özelleştirme yapıp, 2 tane hızlı tren projesiyle (toplam tutarı 8 milyar TL) hayalleri gerçekleştirdik deyip yalanlar atarken, İngilizce isimlere karşıyım deyip, İstanbul’daki İngilizce isimli gökdelenleri açarken ben nasıl sağcı olabilirdim ki. Sağcılık, "onlarda daha önce bize yaşam şansı vermedi", şimdi sıra bizde demek değil. Sağcılık sosyal dengeyi sağlamak, kültürün güzelliklerini gelecek nesillere taşımaktır. Bu yüzden sağcı olmaktan da vazgeçtim.

Diyeceğim odur ki, insan maalesef nefsi arzuları için yaşar. Bazen Gandi’nin bile mücadelesini şöhret olmak için yaptığını düşünüyorum. Özellikle bu devrin insanı menfaatlerini çok fazla ön planda tutuyor. "Davam" dediğimiz şey para ile tanıştığımız andan itibaren içi boş bir kavram oluveriyor. Bu yüzden sağcılardan da solculardan da ricam şudur. Ne yapıyorsam kendim için yapıyorum deyin. Boşuna ideoloji, insanlık, dava vb. şeyler söyleyip kafamızı bulandırmayın. Soracak olursanız ben kendim için yaşıyorum…

Hiç yorum yok: